BİSİKLETLE BRUGGE - ÇİKOLATA, KANALLAR ŞEHRİ
Arkadaşım
Deniz’le İnterrail gezisine çıkacağımız zaman tavsiyelerde bulunanlar Brugge’a
mutlaka gitmemiz gerektiğini söyleyince güzergahımıza Brugge’da koymuş olduk.
Brugge’a
gitmek için Brüksel Midi tren istasyonundan kalkan Brugge trenine bindik. 1
saatlik rahat bir yolculuktan sonra Brugge’a vardık. Tren istasyonundan çıkınca
hemen istasyonun yanında bulunan bisiklet kiralama dükkanına giderek 5 saati 9 € dan birer bisiklet kiraladık. Aslında Brugge küçük
bir şehir olduğu için yürüyerek de gezilebilir fakat biz bisikletle gezmeyi
tercih ettik.
Brugge tren istasyonu
Brugge,
Belçika’nın Flanders bölgesinin başkenti olup 117 bin nüfusa sahip bir şehir. Herkesin
gezdiği 4,5 kilometre karelik tarihi bölge de yaklaşık 20 bin kişi yaşıyor.
Brugge, köprüler anlamına geliyor. Kuzeyin Venediği olarak adlandırılan şehirde
gerçekten birçok kanal ve köprüler mevcut. 2000 yılında UNESCO tarafından dünya
miras listesine alınan Brugge, 2002 yılında da Avrupa kültür başkenti olmuş. 2. Dünya Savaşı sırasında da herhangi bir yıkıma ve bombalanmaya maruz kalmadığından dolayı şehir dün nasılsa bugünde hala aynı.
Bisikletlerimize
binerek istasyondan şehir merkezine doğru hareket ettik. Bisiklet yolundan
giderken sakin ve yeşilin çok olduğu yerlerden geçerken evlerin genelde az
katlı olması dikkatimizi çekti. Bu şekilde 10 dakika kadar gittikten sonra
kendimizi birden adeta ortaçağda bulduk diyeceğimiz muhteşem bir meydana geldik.
Burası Markt meydanıydı. Markt Meydanı 13. yüzyılda oluşmuş. Burası adeta ortaçağdan kalma bir masal diyarıydı. Bir şehir bu kadar mı güzel
olur. Adeta her yer çikolata ve bisküvi kokuyor. Sağlı sollu dizilmiş çikolata
dükkanlarından gelen kokular ayrı bir güzellik katıyor.
Markt Meydanı
Markt Meydanı
Markt meydanı, (De Grote Markt) ortaçağdan beri hemen yan tarafta
bulunan Burg Meydanı ile birlikte şehrin en önemli meydanı. Bu meydan herkesin toplandığı, yemek yediği, bir şeyler içtiği, gösterilerin olduğu bir meydan. Geçen
yüzyıllarda ticari faaliyetlerin merkezi bu meydanmış. Tarihi dokusu korunan
meydan 1997 yılından beri araç trafiğine kapatılmış. Günümüzde sadece turistik
amaçlı faytonlar bulunuyor.
Meydanda ki en göze batan bina Belfry kulesi (Belfort). Brugge’un
simgesi olan kule, 84 metre yüksekliğinde olup 1240 yılında inşa edilmiş.
Eskiden gözetleme kulesi olarak kullanılan kule günümüzde turistlerin 8 €
ödeyerek muhteşem bir Brugge manzarası izleme şansını yakaladıkları bir yer.
Bizde kuleye çıkmaya karar verdik. 366 basamaktan sonra tepeye varılıyor. Fakat çıktıkça merdivenler daralıyor ve yürümek zorlaşıyor. Kuleye çıktığımızda gördüğümüz Brugge manzarası gerçekten harika. Kule’de ayrıca büyük bir çan var.
Belfry kulesinden Markt Meydanı
Belfry kulesinden Burg Meydanı
Meydandaki diğer bir bina’da Bölgesel Mahkeme (Provincial Court) binası. Binanın
orjinali yangında yanınca aslına uygun olarak 1887 yılında tekrar yapılmış.
Bina dokuya uygun yapıldığı için diğerlerinden ayırt edilemiyor.
Bölgesel Mahkeme (Provincial Court) binası.
Meydanın tam ortasında bulunan heykeller ise 1302 yılında
Fransızlarla yapılan savaşta kahramanlık gösteren Flaman komutanlar Jan Breydel
ve Pieter de Coninck’e ait.
Bölgesel Mahkeme binasının tam karşısındaki binalar belki de
meydanın en eski binaları. Bouchoute House,
15. yüzyıldan kalma. Hemen yanında yer alan Craenenburg Cafe'nin bulunduğu binada da, şehrin soyluları, 1488
yılında Avusturya Arşidük'ü Maximillian'ı rehin almışlar.
Meydanda bir yere oturup uzun uzun binaları ve meydanın dokusunu
inceledikten sonra Breidel caddesinden geçerek Burg Meydanına çıktık. Burg
Meydanı biraz küçük olmasına rağmen son derece etkileyici bir meydan.
Gösterişli bir bina olan Belediye Sarayı (Stadhuis) bu meydanda
bulunuyor. Küçük kuleleriyle masallar ülkesindeki şatoları andırıyor. 1376
yılında inşa edilmiş. Belediye Sarayının
sol tarafında, şehir arşivlerinin bulunduğu, Brugge Müzesi (Brugse Vrije) yer alıyor.
Belediye Sarayı (Stadhuis)
Sarayın hemen sağ köşesinde, üzerinde altın sarısı figürleri ile
etkileyici görünen bir başka yapı ise Holy
Blood Bazilikası. Eğer Brugge'de tek bir kilise gezmeye vaktiniz varsa o
kilisenin burası olması gerekir diyenler varmış. 12. yüzyılda inşa edilen
kilisenin en önemli özelliği Hz. İsa'nın kanının bulunduğuna inanılan camdan
bir kutsal emanete ev sahipliği yapması. Bu kap hiç açılmamış ama böyle
olduğuna inanılıyor. Her Cuma günü halkın ziyaretine açılıyor.
Burg Meydanında Kafeler ve arka köşede Holy Blood Bazilikası
Belediye Sarayı’nın hemen yanındaki binanın altında bulunan Blinde-Ezelstraat’tan geçerek minik bir köprüye çıktık. Kanal üzerinde bulunan bu köprüden etrafa bakınca burasının oldukça hareketli bir yer olduğunu gördüm. Her tarafta turistler, kanal turu yapmak için bekleyen tekneler…
Brugge'da bir kanal
Kanalda Tekne Turu yapan turistler
Brugge'da bir köprü
Brugge’u gezmek ve keşfetmek için Burg Meydanından ayrılıyoruz. Bisikletlerimize binerek Markt meydanı ile Burg meydanını birbirine bağlayan Breidelstraattan fakat Markt meydanının tam ters istikametine doğru yola çıktık. Az ileride tekrar kanallarla karşılaştık. Dar sokaklardan geçerek tarihi Brugge şehrinin (Old Town) kapısına kadar geldik. Buradan kanal boyunca yola devam ederken yolun bizi nereye götürdüğünü bilmeden etrafımızdaki güzelliklerin tadını çıkarıyorduk.
Deniz'le beraber kanal kenarında
Yola devam edince bir süre sonra karşımıza yel değirmenleri çıktı. Yemyeşil parkın içinde bulunan yel değirmenleri gerçekten çok hoş görünüyordu. Burada biraz çimlerde oturup çantamızdaki içeceklerimizi içtik. Daha sonra değirmenlerin fotoğraflarını çektik ve tekrar bisikletlerimize binerek yola çıktık. Kanallar ve etrafında bulunan az katlı kırmızı tuğlalı evler müthiş bir kompozisyon oluşturuyordu.
Brugge'da bir kanal
Brugge sokaklarında zaman algısını kaybettiğimiz keyifli
yolculuğumuz devam ederken nerede olduğumuzu bilmediğimizden merkezden çok
uzaklaşmış olduğumuzu düşünmüştük ki yolun bizi Burg meydanının çok yakınına
getirdiğini fark ettik.
Bisikletle kanal boyunca gezerken
Bisikletle Brugge sokaklarında gezerken
Saate baktığımızda iki saatin geçmiş olduğunu hayretle gördük.
Zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamamıştık. Zamanımızın daraldığını görünce
tekrar Markt meydanına doğru yola çıktık. Meydanda biraz daha zaman geçirmek ve
adeta bu büyünün içinde kaybolmak istiyorduk. Meydana varınca bir Kafeye
oturduk ve kahvelerimizi yudumlarken etrafı seyretmeye daldık. Meydanda keman
çalan bir çocuk, diğer tarafta yine meydanda heykelin hemen yanında bisikletli
bir grup yere oturmuş sohbet ediyorlar.
Markt Meydanı
Markt Meydanı ve Bölgesel Mahkeme
Bir saat kadar oturduktan sonra artık gitme vaktimiz geldiği için
istemeyerekte olsa kalktık ve bisikletlerimize binerek istasyonun yolunu
tuttuk. Bisikletleri teslim edip tren istasyonundan tekrar Brüksel’e dönerken kalbimiz
Brugge’da kalmış, çikolata kokan bir masaldan yeni uyanmıştık sanki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder