YALOVA –
İZNİK – İNEGÖL BİSİKLET TURU
Havaların
ısınması ile Bisikletle Tura çıkmak isteyince İnegöl’e gidip gelme şeklinde bir tur yapmak fikri ortaya çıktı.
Arkadaşım
Hakan'la beraber böyle bir tura çıkmaya karar verdik ve hazırlıklara
başladık. Hazırlıkları tamamladıktan sonra havaların ısındığı, doğanın
canlandığı ve yeşilin en güzel tonlarının her yeri kapladığı bir Mayıs ayında
Cumartesi sabah tura başladık.
Turun 1. günü Yalova- İnegöl (117 kilometre)
1.GÜN-
İSTANBUL-YALOVA-İNEGÖL
Sabah
06:00’da Kurtköy’den hareket ediyorum ve yaklaşık 40 dakika süren bir bisiklet
yolculuğundan sonra Pendik’teki Deniz Otobüsleri (İDO) iskelesine ulaşıyorum.
Sabah serinliği olduğu için birazda üşüyorum. İskeleye yanaşmış olan deniz
otobüsüne bindikten sonra Deniz otobüsü hareket ediyor. 45 dakikalık bir yolculuktan
sonra Yalova’ya varıyoruz. Gölcükten gelen Hakan’la buluşuyoruz. Son
hazırlıkları yaptıktan sonra aldığımız poğaça ile kahvaltımızı yapıyoruz ve
08:40’ta yola çıkıyoruz.
İstanbul-Pendik'ten Deniz otobüsü ile gezi başlıyor.
İlk
kilometrelerde düz yolda gittikten sonra rampa başlıyor. Yola çıkarken beni
tedirgin eden iki yokuş var. Bunlar Yalova-Orhangazi arası ve İznik- Yenişehir
arası. Yalova çıkışındaki rampa da tahminimizden daha kolay geçiyoruz. Rampayı
çıkarken bir taraftan çevredeki güzellikleri de izlemeyi ihmal etmiyoruz. Rampa
çıkışı bitipte iniş başlayınca bizim de en keyifli anlarımız başlıyor. Orhangazi’ye kadar
süren iniş boyunca saatte 55 kilometre hıza kadar ulaşıyoruz. 21 kilometre olan
Yalova-Orhangazi arasını bir saatte alarak Orhangazi’ye Ulaşıyoruz.
Orhangazi'ye girerken
Orhangazi;
II. Osmanlı Padişahı Orhan Bey tarafından 1362 yılında kurulmuş, Orhan Bey
burada kendi adına bir camii ve hamam yaptırarak civarda bulunan Türk
aşiretlerini buraya yerleştirmiştir. Eski adı Pazarköy olan şehir 1913
yılında Orhangazi adını almıştır. Günümüzde 55 bin nüfusu olan ilçe İznik gölü
kıyısında önemli bir kavşak noktasındadır.
Orhangazi’den
İznik yönüne dönerek ana yoldan çıkıyoruz. Burada 15 dakika kadar mola verdikten
sonra tekrar yola çıkıyoruz. İznik’e varmak için önümüzde 40 kilometre var. Göl
kıyısından ve düz yolda sohbet ederek tempolu bir şekilde ilerliyoruz.
Yaklaşık
bir saat keyifli bir yolculuktan sonra İznik kıyısında mola veriyoruz.
İznik gölü kıyısında mola
Tektonik
bir göl olan İznik gölü Türkiye’nin en büyük beşinci gölüdür. Ortalama derinliği
30 m olan gölün en derin noktası 65 metredir. Çevresi 95 kilometredir.
Yarım
saatlik moladan sonra tekrar yola çıkıyoruz. Orhangazi’den İznik’e kadar yol
boyunca zeytin ağaçlarını görüyoruz. Bunun dışında bu bölge toprakları verimli
ve suyu bol olduğu için sebze ve meyve bahçeleri de yol boyunca görmek mümkün.
Orhangazi- İznik yolu
Orhangazi’den
çıktıktan yaklaşık iki buçuk saat sonra İznik’e varıyoruz. İlk olarak yemek
için Köfteci Yusuf’a gidiyoruz. Önce köftelerimizi yiyip ardından çaylarımızı
içiyoruz.
İznik
tarihi açıdan birçok eserin olduğu önemli bir şehir. Bizans İmparatorluğuna ve
Türkiye Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış. Yemek yedikten sonra ilk olarak
Ayasofya Orhan Cami ve müzesine gidiyoruz. İznik’in dört kapısından gelen
yolların kesiştiği yer de bulunan Ayasofya Cami ve müzesi bir hayli turist
çekiyor.
İZNİK
Selçuklular ve
Bizanslılar döneminde başkentlik yapmış bu şehir, çok sayıda tarih ve kültür
eserini barındırıyor.
Antik çağların ünlü
coğrafyacısı Strabon’a göre , İznik, Makedonya Kralı Büyük İskender’in
kumandanlarından Antigonius Monophthalmus tarafından M:Ö. 316’da kurulmuştur.
Büyük İskender’in
mirasçıları, General Antigonius ve General Lysimakhos, arasında yapılan
savaşı Lysimakhos, M.Ö. 301 yılında kazandı. Şehri restore edip düzenledikten
sonar, o dönemin geleneklerine göre kente, karısının adı olan “NICAIA” adını
verdi. “NICAIA” zafer ülkesi anlamına gelir.
325 yılı yazı başında
Hıristiyanlık için çok önemli olan Birinci Konsül, İznik'de
toplanmıştır. İmparator I. Konstantin'in da katıldığı toplantıda
Hristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20
maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir.
Kutalmışoğlu Süleyman
Şah, 1075 tarihinde Nicaea'yı aldı ve 1080 yılında Selçuklu devletinin
başkenti yaptı. Böylece İznik, Anadolu'da ilk Türk başkenti oldu. I. Haçlı
Ordusu 1097 mayısında İznik'i kuşattı. Çetin savaşlardan sonra Türkler 1097
Haziranında şehri Bizanslılara teslim ederek yağmalanmasını önlediler.
Selçuklu Türkleri, şehri
ancak 22 yıl kadar ellerinde tutabildiler.
İznik ancak Sultan Orhan Bey
(1326-1362) zamanında 1331 tarihinde fethedildi. Böylece İznik 234 yıllık bir
aradan sonra yeniden Türk idaresine girmiş oluyordu. Özellikle II. Murat ve
Çandarlılar döneminde şehir tepeden tırnağa İmar edildi ve birçok cami,
medrese, han, hamam vs. bu dönemde yapıldı. İznik, İstanbul'dan Anadolu'ya
uzanan sefer ve kervan yolunun üzerinde önemli bir durak ve konaklama merkezi
oldu. Keza XIV-XVl. yüzyıllarda İznik, Türk kültür hayatında önemli bir yere
sahipti. Birçok ulema ve şairin yetiştiği bir kültür merkezine dönüşmüştü.
Çağın en ünlü alimleri İznik'teki medreselerde ders vermeye başlamışlardı. Bu
yüzden de İznik'e "Ulema Yuvası" (Alimler Diyarı) da denmiştir.
Netice itibariyle İznik,
- Yaz-kış demeden bereket saçan toprağıyla, - Doğal güzelliğiyle, - Tarihi ve kültürel zenginliğiyle, - Her türlü sebze ve meyvenin yetiştiği bir kent olmasıyla, (Adeta bir sebze ve meyve ambarı) - Adını verdiği gölüyle, - Dünyaca meşhur çinileriyle, Turizm sektörü açısından son derece önemli bir merkezdir. Yeşil dokusu, zeytinlikleri, bağları ve bahçeleriyle adeta bir cenneti andırmaktadır. Günümüze kadar ayakta duran anıtsal eserleriyle hemen herkeste hayranlık uyandırmaktadır.
Yeşil
Cami:
İznik’in sembolü olan Yeşil Cami, adını yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden
almıştır. Caminin yapımını Çandarlı Hayreddin Paşa 1378 yılında başlatmış,
fakat ölümü üzerine oğlu Ali Paşa 1391′de tamamlatmıştır. Erken Osmanlı
döneminin tek kubbeli camileri arasında en görkemlilerindendir. Eşsiz minaresi
caminin sağ köşesindedir. Gövdesi mavi ve yeşil renkli çinilerle zigzaglı
mozaik tekniğiyle bezenmiştir. Selçuklu minare geleneğinin ilk dönem Osmanlı
sanatına yansımasının önemli bir örneğidir.
İznik Ayasofya Cami:İznik Ayasofya
4.yüzyılda bazilika tipinde inşa edilmiş bir kilise idi.
İznik Ayasofya’da Hıristiyanlar alemi için kanun sayılan maddeler bu yapıda karara bağlanmıştır. Örnek olarak kiliselerin yapıları ve görevleri işleyişi, ikona yani resim tasvirlerin, dini resimlerin serbest bırakıldığı kararlar yine İznik’te yapılan ve Hıristiyan aleminin ilk toplantısı olan 1.Konsülden sonra 7. konsül de burada yapılmıştır. Bu nedenle her yıl binlerce Hıristiyan inancına sahip turist bu mekanı görerek, gezerek hac görevlerini yerine getirmiş oluyorlar. Osmanlı İmparatorluğunun 2. padişahı Orhangazi, İznik’i fethettikten hemen sonra İznik Ayasofya’yı Cami’ye çeviriyor ve adı Orhan Camii oluyor. 200 küsur yıl sonra meydana gelen depremde hasar gören yapıya, Mimar Sinan minare ve mihrabı ekliyor. Kurtuluş savaşı sıralarında da yapı yakılıp yıkılıyor ve uzun yıllar harabe şeklinde kaderine terk ediliyor.
bina geçtiğimiz
yıllarda restore edildi ve 2011 yılında hem cami hem de müze olarak hizmete
açıldı.
|
İznik Ayasofya Orhan Cami
İznik Ayasofya Orhan Cami
İznik’te
gezilecek yer çok fakat zamanımız sınırlı olduğu için hepsine gitmemiz mümkün
değil biz de Süleyman Paşa Medresesine gitmeye karar veriyoruz.
Orhan
Bey İznik’i fethettikten sonra oğlu Rumeli Fatihi Süleyman Paşa’nın adına
Süleyman Paşa Medresesini yaptırıyor. Bu medrese Osmanlı Devleti’nin ilk
medresesi olma özelliğine sahip. Geçtiğimiz yıllarda restore edilen Süleyman
Paşa Medresesi günümüzde çiniciler çarşısı olarak hizmet vermektedir.
Süleyman
Paşa Medresesinde çinici dükkanlarını dolaşıyoruz. El emeği olan sanat
eserleri oldukça etkileyici. Bir çini üzerine desen yapan sanatçı kızla konuştuğumuz
da bize çini yapım aşaması hakkında bilgi veriyor. Bir çininin son halini
alması için yaklaşık 70 günlük bir süreçten geçtiğini söylüyor.
İznik Süleyman Paşa Medresesi
İznik Süleyman Paşa Medresesi Selfiesi
Çiniciler
çarşısından ayrıldığımızda saat 16:00 olmuştu. Önümüzde daha 50 kilometre vardı
ve hava kararmadan İnegöl’e ulaşmak istiyorduk. Marketten alışveriş yapıyoruz ve yola çıkıyoruz. İznik’ten ayrılırken Yenişehir
Kapısından çıkıyoruz. Bu kapı Orhan Gazi’nin İznik’i fethinden sonra şehre
girdiği kapı.
Yenişehir Kapısı-İznik
Yenişehir’e doğru giderken en çok endişe ettiğimiz yokuşa da
yaklaşıyoruz. İznik’ten yaklaşık üç kilometre ayrıldıktan sonra yokuş çıkmaya başlıyoruz. Oldukça sert olan bu yokuş zaman zaman bizi çok zorluyor. Hatta bir
ara bisikletlerden inerek yola yürüyerek devam ediyoruz. Yukarı doğru çıktıkça İznik
ve İznik gölünün harika manzarası da gözlerimizin önünde uzanıyor. Yaklaşık bir
buçuk saatlik bir çıkışın sonunda biz de oldukça yorulmuş olarak mola
veriyoruz. İçeceklerimizi içip bir şeyler atıştırdıktan sonra biraz da
dinlenmiş olarak tekrar yola çıkıyoruz. Fazla zaman kaybetmek istemememize
rağmen hiç anlamadan yarım saatin geçtiğini görüyoruz.
Tepeden İznik gölü ve İznik
Artık
önümüzde yokuş çıkışı bitmek üzere olduğundan 10 dakika sonra en yüksek noktaya
varıyoruz. İznik’te rakım 85 iken bulunduğumuz yerin rakımı 560 metre.
Yokuş
çıkmak ne kadar meşakkatliyse yokuş inmekte o kadar keyifli. Kendimizi aşağı
doğru bıraktığımızda hızla aşağı inmek
biraz önceki bütün yorgunluğumuzu unutturuyor. Ben arkada yük olduğu için
saatte 50 km hızı geçmiyorum. Fakat Hakan saatte 60-70 km hıza kadar çıkarak
oldukça önüme geçiyor. Yokuş kısa sürede bitiyor ve Yenişehir’e geliyoruz.
Yenişehir
günümüzde 35 bin nüfusuyla Bursa’nın küçük bir ilçesi.
Yenişehir’de
yarım saat mola verip dinleniyoruz ve saat 18:00 geçtiği için fazla zaman
kaybetmeden yola çıkıyoruz. Yenişehir-İnegöl arası 27 kilometre ve genelde
düzlük. Yol boyunca iki tarafımızda da sebze meyve tarlaları uzanıyor.
Osmanlı
Devleti’nin kurucusu Osman Bey döneminde fethedilen bu topraklara yeni bir
şehir kurulmuş ve adına Yenişehir denilmiş. Oldukça verimli topraklara sahip
Yenişehir ovasında oldukça yoğun tarım yapılıyor.
İnegöl’e
10 kilometre kala Boğazköy barajı başlıyor ve İnegöl’e kadar uzanıyor. Artık
günün sonuna varmak üzereyken İnegöl’ün tam girişinde rampa çıkıyoruz. Saat
19:00 akşam olmak üzere iken İnegöl’e giriyoruz. Yalova’dan Yola çıktığımızdan
beri 117 kilometre yol gelmişiz.
İnegöl,
düz bir alana kurulduğu için bisikletin oldukça yaygın olarak kullanıldığı bir
şehir. Fakat bisiklet yolu yaygın değil, olan yerlerde de araçlar işgal etmiş
ve bisikletliler tarafından kullanılmıyor.
Sonunda İnegöldeyiz
İnegöl'de çok karşılaşılan bisiklet modeli
Akşam
kalacağımız eve gittiğimizde Kardeşim Hatice ve ev arkadaşı Aslı bizi çok iyi
karşılıyorlar. Hazırladıkları muhteşem sofrada yemeklerimizi yiyoruz.
İNEGÖL
Günümüzde Bursa'nın ilçesi olan İnegöl 236 bin nüfusuyla bölgenin önemli şehirlerindendir. Uzun süre Roma ve Bizans İmparatorluğu egemenliğinde kalan İnegöl, 1071 Malazgirt zaferinden sonra kısa bir süre sonra 1078 yılında Selçuklu hakimiyeti altına girdi. Ancak Haçlıların İznik’i geri almak için yaptıkları Haçlı Seferi sonucunda 1097 yılında tekrar Bizans egemenliğine bırakıldı. Bu tarihten sonra birkaç kez daha Türkler ve Bizans İmparatorluğu arasında el değiştiren İnegöl, Osmanlı Beyliğinin kuruluşuna kadar Bizans hakimiyeti altında kalmaya devam etti. Osmanlı Beyliğinin kuruluş yıllarına denk gelen dönemde (1299-1300) Osman Bey’in yakın dostu ve komutanlarından biri olan Turgut Alp, İnegöl’ün fethini gerçekleştirdi. İnegöl Kenti, Gelişmiş Sanayisi, Köftesi, Mobilyası ve Oylat kaplıcaları ile ün salmış bir kent olmasının yanında Tarihsel Dokusu ile Kültür Kenti olma özelliğini sürdürmektedir. İnegöl Köftesi İnegöl köfte 110 yıldan bu yana aynı şekil ve aynı lezzet ile hazırlanan ve İnegöl´de ortaya çıkan lezzetli bir yiyecektir. İçinde dana eti ve kuzu eti beraberce kullanılır. Bilinen genel kanı İnegöl köftesinin 20.yüzyılın başlarında Balkanlardan göç eden Türkler tarafından getirildiğidir. Hazırlanması oldukca zahmetlidir, önce beş ya da üç numaralı ayna ile çekilen kıyma ardından dinlenmeye bırakılır. Daha sonra aynı kıyma bu kez de bir numaralı aynadan geçirilip, yoğurulur. Izgara edilmeden önce 3 saat daha bekletilir. İnegöl Köftede kullanılan baharat miktarı çok azdır, bunun nedeni baharat tadının et tadını bastıracağı korkusudur. |
2. GÜN –İNEGÖL- YALOVA (100
KM)
Sabah
dinlenmiş olarak uyandıktan sonra Hatice ve Aslı’nın hazırladığı harika bir kahvaltıyla
yeni güne zinde ve enerjik olarak başlıyoruz.
2.GÜN- DÖNÜŞ GÜZERGAHI- 90 KM
Saat
10’da tekrar yola çıkıyoruz. Hatice bize İnegöl çıkışına kadar bisikletiyle
eşlik ediyor.
İnegöl’den
ayrıldıktan sonra Yenişehir’e doğru bisiklet sürerken belki Pazar sabahının
olmasından yoldan çok nadir arabalar geçiyor. Dümdüz yollarda ilerlerken yolun
her iki tarafında görebildiğimiz her yer dümdüz ve tarım yapılan araziler.
Kendimizi adeta Hollanda’da zannediyoruz.
İnegöl-Yenişehir arası
İnegöl- Yenişehir arası
Bu şekilde giderken Yenişehir’e 10 Km
kala Ayaz köyünden sola sapıyoruz. Dönüş güzergahımızda köylerden geçerek
yolumuzda ilerliyoruz. Karasıl, Çeltikçi köylerinden geçerek Çardak köyüne
geliyoruz ve köyün kahvesinde oturup çay içiyoruz. Çaylar içildikten sonra
birazda dinlenmiş olarak yola çıkarken köylülerle biraz sohbet ediyoruz.
Bölgedeki köylerin toprakları geniş ve verimli olduğu için refah seviyeleri
iyi. Köylerden geçerken mevsim de bahar olduğu için bazı evlerin çiçeklerle
bezeli olduğunu görüyoruz. Gittiğimiz asfalt o kadar güzel ki bana
Avusturya’nın köylerini ve yollarını hatırlatıyor.
Hedefimiz dağların arkası
Köylerden geçerken
Yolumuza
devam ederken Yenişehir Havaalanı yol ayrımına geliyoruz. Sol taraftaysa
Koyunhisar köyünün tabelasını görüyoruz. Bu bize Osman Bey dönemini
hatırlatıyor. Beyliğini Söğütte kuran Osman Bey kendi döneminde Koyunhisar,
Karacahisar, Yarhisar, Yenişehir ve İnegöl’ü fethederek Osmanlı Beyliğinin sınırları genişlemişti. Bulunduğumuz
bölge Osmanlı askerlerinin at koşturduğu Osmanlı Beyliği’nin ilk fethettiği
topraklardı.
Bu
duygularla yolumuza devam ederken artık yavaş yavaş Yenişehir Ovası bitiyor,
dağlık arazi başlıyor. Bu yokuş çıkacağımız anlamına geliyor. 7 kilometre süren rampa Selimiye köyü ile
başlıyor. Dünden İznik-Yenişehir arasındaki dik rampadan sonra burada
zorlanmıyoruz. Dağ köylerinin ve ormanların arasından geçerken yemyeşil doğayı
izlemeye doyamıyoruz. Çıkışımız bitince geldiğimiz düzlükte bir mola verip
yanımıza aldığımız börekleri yiyoruz ve biraz dinleniyoruz. Tekrar yola
çıktığımızda dağların arasında rampa inmek gerçekten müthiş.
Rampa çıkışı sonunda Yemek molası
Aşağıya doğru
hızla inerken bu güzellikleri sonuna kadar hissediyoruz. Yeşilin tonu
Karadenizi aratmıyor. Derin bir vadide akan nehrin eşliğinde devam ediyoruz.
Bayırköyü geçtikten bir süre sonra karşıda İznik gölü görünüyor.
İznik gölü tepelerin arasından göründü.
Vadiden inmeye
devam ediyoruz. Biraz sonra karşımıza Sölöz geliyor. Vadi boyunca akan ama
derinde aktığı için kendisini ancak görebildiğimiz ırmak Sölöz'den geçerek
İznik gölüne dökülüyor.
Sölöz'ü geçince İznik Gölü'nün kıyısına geliyoruz. Burada göle sıfır villalar, turistik oteller tatil beldesi havası katmış. Gölün kıyısındaki kumsala iniyoruz. Su ılık, şortlarımız yanımızda olsa suya girmek için herşey müsait.
Sölöz'ü geçince İznik Gölü'nün kıyısına geliyoruz. Burada göle sıfır villalar, turistik oteller tatil beldesi havası katmış. Gölün kıyısındaki kumsala iniyoruz. Su ılık, şortlarımız yanımızda olsa suya girmek için herşey müsait.
İznik gölü
Tekrar yola çıkıyoruz. Göl kıyısından yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra Orhangazi'ye varıyoruz. Karnımız acıktığı için ilk olarak Köfteci Yusuf'a gidiyoruz. Yine enfes köftelerle karnımızı doyurduktan sonra birazda dinlenmiş olarak yola çıkıyoruz.
Orhangazi Köfteci Yusuf- Selfie
Yine bir saatlik yolculuktan sonra Yalova'ya varıyoruz.
Hakan'la Yalova'da ayrılıyoruz. 17:45 deniz otobüsü ile İstanbul'a dönüyorum.
2 gün süren ve bisikletle toplam 230 kilometre yol yaptığımız turumuz böylece sona eriyor. Turumuz, Her bir anından çok keyif aldığımız, bizim için çok güzel ve keyifli bir hafta sonu olarak hatıralarda yerini alıyor.
2 gün süren ve bisikletle toplam 230 kilometre yol yaptığımız turumuz böylece sona eriyor. Turumuz, Her bir anından çok keyif aldığımız, bizim için çok güzel ve keyifli bir hafta sonu olarak hatıralarda yerini alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder