29 Ağustos 2011 Pazartesi

BELÇİKA - BRUGGE



BİSİKLETLE  BRUGGE - ÇİKOLATA, KANALLAR ŞEHRİ

Arkadaşım Deniz’le İnterrail gezisine çıkacağımız zaman tavsiyelerde bulunanlar Brugge’a mutlaka gitmemiz gerektiğini söyleyince güzergahımıza Brugge’da koymuş olduk.
Brugge’a gitmek için Brüksel Midi tren istasyonundan kalkan Brugge trenine bindik. 1 saatlik rahat bir yolculuktan sonra Brugge’a vardık. Tren istasyonundan çıkınca hemen istasyonun yanında bulunan bisiklet kiralama dükkanına giderek 5 saati 9 € dan birer bisiklet kiraladık. Aslında Brugge küçük bir şehir olduğu için yürüyerek de gezilebilir fakat biz bisikletle gezmeyi tercih ettik.


  Brugge tren istasyonu

Brugge, Belçika’nın Flanders bölgesinin başkenti olup 117 bin nüfusa sahip bir şehir. Herkesin gezdiği 4,5 kilometre karelik tarihi bölge de yaklaşık 20 bin kişi yaşıyor. Brugge, köprüler anlamına geliyor. Kuzeyin Venediği olarak adlandırılan şehirde gerçekten birçok kanal ve köprüler mevcut. 2000 yılında UNESCO tarafından dünya miras listesine alınan Brugge, 2002 yılında da Avrupa kültür başkenti olmuş. 2. Dünya Savaşı sırasında da herhangi bir yıkıma ve bombalanmaya maruz kalmadığından dolayı şehir dün nasılsa bugünde hala aynı. 
Bisikletlerimize binerek istasyondan şehir merkezine doğru hareket ettik. Bisiklet yolundan giderken sakin ve yeşilin çok olduğu yerlerden geçerken evlerin genelde az katlı olması dikkatimizi çekti. Bu şekilde 10 dakika kadar gittikten sonra kendimizi birden adeta ortaçağda bulduk diyeceğimiz muhteşem bir meydana geldik. Burası Markt meydanıydı. Markt Meydanı 13. yüzyılda oluşmuş. Burası adeta ortaçağdan kalma bir masal diyarıydı. Bir şehir bu kadar mı güzel olur. Adeta her yer çikolata ve bisküvi kokuyor. Sağlı sollu dizilmiş çikolata dükkanlarından gelen kokular ayrı bir güzellik katıyor.

    Markt Meydanı



   Markt Meydanı

Markt meydanı, (De Grote Markt) ortaçağdan beri hemen yan tarafta bulunan Burg Meydanı ile birlikte şehrin en önemli meydanı. Bu meydan herkesin toplandığı, yemek yediği, bir şeyler içtiği, gösterilerin olduğu bir meydan. Geçen yüzyıllarda ticari faaliyetlerin merkezi bu meydanmış. Tarihi dokusu korunan meydan 1997 yılından beri araç trafiğine kapatılmış. Günümüzde sadece turistik amaçlı faytonlar bulunuyor.
Meydanda ki en göze batan bina Belfry kulesi (Belfort). Brugge’un simgesi olan kule, 84 metre yüksekliğinde olup 1240 yılında inşa edilmiş. Eskiden gözetleme kulesi olarak kullanılan kule günümüzde turistlerin 8 € ödeyerek muhteşem bir Brugge manzarası izleme şansını yakaladıkları bir yer.

                     Belfry kulesi (Belfort)

Bizde kuleye çıkmaya karar verdik. 366 basamaktan sonra tepeye varılıyor. Fakat çıktıkça merdivenler daralıyor ve yürümek zorlaşıyor. Kuleye çıktığımızda gördüğümüz Brugge manzarası gerçekten harika. Kule’de ayrıca büyük bir çan var.


  Belfry kulesinden Markt Meydanı



 Belfry kulesinden Burg Meydanı


Meydandaki diğer bir bina’da Bölgesel Mahkeme (Provincial Court) binası. Binanın orjinali yangında yanınca aslına uygun olarak 1887 yılında tekrar yapılmış. Bina dokuya uygun yapıldığı için diğerlerinden ayırt edilemiyor.

  Bölgesel Mahkeme (Provincial Court) binası. 

Meydanın tam ortasında bulunan heykeller ise 1302 yılında Fransızlarla yapılan savaşta kahramanlık gösteren Flaman komutanlar Jan Breydel ve Pieter de Coninck’e ait.
Bölgesel Mahkeme binasının tam karşısındaki binalar belki de meydanın en eski binaları. Bouchoute House, 15. yüzyıldan kalma. Hemen yanında yer alan Craenenburg Cafe'nin bulunduğu binada da, şehrin soyluları, 1488 yılında Avusturya Arşidük'ü Maximillian'ı rehin almışlar.
Meydanda bir yere oturup uzun uzun binaları ve meydanın dokusunu inceledikten sonra Breidel caddesinden geçerek Burg Meydanına çıktık. Burg Meydanı biraz küçük olmasına rağmen son derece etkileyici bir meydan.
Gösterişli bir bina olan Belediye Sarayı (Stadhuis) bu meydanda bulunuyor. Küçük kuleleriyle masallar ülkesindeki şatoları andırıyor. 1376 yılında inşa edilmiş.  Belediye Sarayının sol tarafında, şehir arşivlerinin bulunduğu, Brugge Müzesi (Brugse Vrije) yer alıyor.

  Belediye Sarayı (Stadhuis) 

Sarayın hemen sağ köşesinde, üzerinde altın sarısı figürleri ile etkileyici görünen bir başka yapı ise Holy Blood Bazilikası. Eğer Brugge'de tek bir kilise gezmeye vaktiniz varsa o kilisenin burası olması gerekir diyenler varmış. 12. yüzyılda inşa edilen kilisenin en önemli özelliği Hz. İsa'nın kanının bulunduğuna inanılan camdan bir kutsal emanete ev sahipliği yapması. Bu kap hiç açılmamış ama böyle olduğuna inanılıyor. Her Cuma günü halkın ziyaretine açılıyor.

   Burg Meydanında Kafeler ve arka köşede Holy Blood Bazilikası

Belediye Sarayı’nın hemen yanındaki binanın altında bulunan Blinde-Ezelstraat’tan geçerek minik bir köprüye çıktık. Kanal üzerinde bulunan bu köprüden etrafa bakınca burasının oldukça hareketli bir yer olduğunu gördüm. Her tarafta turistler, kanal turu yapmak için bekleyen tekneler…

  Brugge'da kanallar


    Brugge'da bir kanal


    Kanalda Tekne Turu yapan turistler



  Brugge'da bir köprü

Brugge’u gezmek ve keşfetmek için Burg Meydanından ayrılıyoruz. Bisikletlerimize binerek Markt meydanı ile Burg meydanını birbirine bağlayan Breidelstraattan fakat Markt meydanının tam ters istikametine doğru yola çıktık. Az ileride tekrar kanallarla karşılaştık. Dar sokaklardan geçerek tarihi Brugge şehrinin (Old Town) kapısına kadar geldik. Buradan kanal boyunca yola devam ederken yolun bizi nereye götürdüğünü bilmeden etrafımızdaki güzelliklerin tadını çıkarıyorduk. 


   Deniz'le beraber kanal kenarında

Yola devam edince bir süre sonra karşımıza yel değirmenleri çıktı.  Yemyeşil parkın içinde bulunan yel değirmenleri gerçekten çok hoş görünüyordu. Burada biraz çimlerde oturup çantamızdaki içeceklerimizi içtik. Daha sonra değirmenlerin fotoğraflarını çektik ve tekrar bisikletlerimize binerek yola çıktık. Kanallar ve etrafında bulunan az katlı kırmızı tuğlalı evler müthiş bir kompozisyon oluşturuyordu.


    Brugge'da bir kanal

Brugge sokaklarında zaman algısını kaybettiğimiz keyifli yolculuğumuz devam ederken nerede olduğumuzu bilmediğimizden merkezden çok uzaklaşmış olduğumuzu düşünmüştük ki yolun bizi Burg meydanının çok yakınına getirdiğini fark ettik.

  Yel Değirmenleri


  Bisikletle kanal boyunca gezerken


    Bisikletle Brugge sokaklarında gezerken

Saate baktığımızda iki saatin geçmiş olduğunu hayretle gördük. Zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamamıştık. Zamanımızın daraldığını görünce tekrar Markt meydanına doğru yola çıktık. Meydanda biraz daha zaman geçirmek ve adeta bu büyünün içinde kaybolmak istiyorduk. Meydana varınca bir Kafeye oturduk ve kahvelerimizi yudumlarken etrafı seyretmeye daldık. Meydanda keman çalan bir çocuk, diğer tarafta yine meydanda heykelin hemen yanında bisikletli bir grup yere oturmuş sohbet ediyorlar.

   Markt Meydanında keman çalan bir çocuk


 Markt Meydanı


  Markt Meydanı ve Bölgesel Mahkeme

Bir saat kadar oturduktan sonra artık gitme vaktimiz geldiği için istemeyerekte olsa kalktık ve bisikletlerimize binerek istasyonun yolunu tuttuk. Bisikletleri teslim edip tren istasyonundan tekrar Brüksel’e dönerken kalbimiz Brugge’da kalmış, çikolata kokan bir masaldan yeni uyanmıştık sanki.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder